
YARIŞMADAN KAÇAN FRANSIZ ORGÇU
Bach’ın Weimar’da bulunduğu yıllarda, Louis Marchand adlı bir Fransız orgçu Almanya’da büyük bir ün kazanmıştı. Özellikle teknik becerisi herkesin dilindeydi. Marchand’ın Dresden’e yaptığı gezi sırasında, kentin orkestra yöneticisi, org çalmasını yakından tanıdığı Bach’I Fransız sanatçı ile bir yarışmaya çağırdı. Fikir Bach’ın hoşuna gitmişti. Istenilen gün ve saatte Dresden’e gitti ve rakibini beklemeye başladı. Ama saatlerce süren bekleyiş sonuçsuz kalmıştı. Çünkü Marchand, bir gece önce gizlice şehri terk etmişti.
ST. JACOBİ KİLİSESİ’NDE KAYBEDİLEN SINAV
Hamburg St: Jacobi Kilisesi’nin yeni bir orgçu aradığını duyan Bach, hemen başvurdu ve sınava girdi. Sınavı dinleyenlerin arasında bulunan ve kilisenin vaizi olarak çalışan Neumeister de Bach’ın org çalmasından çok etkilenmişti. Ama sınav sonuçları açıklandığında, kiliseye oldukça yüklü bir bağışta bulunan Johann Joachim Heitmann’ın birinci olduğu anlaşıldı. Bu duruma çok kızan Neumann ilk Pazar vaazında öfkesini şöyle dile getiriyordu: “İsa’nın doğumunda beşiği başında çalgı çalan melekler, Hamburg St. Jacobi Kilisesi’ne orgçu olarak girmek isteseler, çaldıkları ilahi müziğe karşın eğer paraları yoksa, sınavı kazanamayacaklardır.”
ANNA MAGDALENA
Bach, ilk karısı Maria Barbara’nın ani ölümünün ardından 3 aralık 1723 günü iyi bir şarkıcı olan Anna Magdalena Wilcken ile evlendi. Her zaman çok iyi bir eş ve baba olan besteci ölümüne dek karısı ile mutlu bir yaşam sürdü. Onun klavsen çalmasını geliştirmek için bestelediği küçük parçaları “Anna Magdalena’nın Piyano Kitabı” başlığı altında topladı. Genç kadın da çocuklarına karşı hem iyi bir anne, hem de eşinin büyük bir destekçisi oldu. Son derece düzgün el yazısı ile, Bach’ın pek çok eserini temize çekerek günümüze ulaşmasını sağladı.
MÜZİKAL SUNU
Bach, 1747 yılında Ostdam Sarayı’na giderek Kral Büyük Friedrich’i, hem de yanında çalışan oğlu, Carl Philipp Emanuel’i ziyaret etti. Friedrich’in kendisine çaldığı temayı Leipzig’e döndükten sonra geliştirerek “Müzikal Sunu” adı ile Kral’a gönderdi. Bach esere eklediği ithaf yazısında, o zaman asillere karşı kullanılmak zorunda olan cümlelerle şunları yazmıştı: “Majesteleri! Size ithaf etmek cesaretini gösterdiğim bu Müzikal Sunu’nun en önemli parçası, sizin soylu elinizden çıktı. Hatırlayacağınız gibi, Postdam’a ziyaretim sırasında bana çaldığınız soylu temayı, yeterli hazırlığım olmadığı için, istediğiniz gibi geliştirememiştim. Ama o günden sonra bu temayı layık olduğu şekilde işleyip, tüm dünyaya tanıtmayı kendime kutsal bir görev bildim. Böylece herkes, majestelerinin her konuda olduu gibi müzikte de, ne denli eşsiz bir dehaya sahip olduğunu bir kez daha anlayacaktır. En sadık hizmetkarınız olarak bu ithafımı kabul etmeniz dileğiyle.”
İYİ DÜZENLENMİŞ KLAVYE
Bach’ın yaşadığı yıllarda bugün kullandığımız modern piyanolar henüz yapılmamıştı.. devrin en gözde klavyeli çalgısı klavsendi. Bach, bugün piyano ile seslendirilen eserlerin tümünü, 17. ve 18. yüzyılda çok sevilen bu çalgı için bestelemişti. Bestecinin klavsen eserleri söz konusu olduğunda ilk akla gelen, hiç kuşkusuz “Das Wohltemperierte Clavier’dir. Türkçeye “İyi Düzenlenmiş Klavye” adı ile çevirebileceğimiz eser, günümüzde bile piyano için bestelenen yapıtların temel taşı olma özelliğini korumaktadır. Bach, klasik müzik kullanılan 12 eserin her biri için bir majör, bir de minör tonda prelüd-fügler yazmış ve böylece her biri 24 prelüd-fügten oluşan iki bölümlü bu dev eser olmuştur. Ilk bölümü 1722, ikinci bölümü ise 1742 yılında tamamlanan bu eseri bestelerken Bach, öncelikle o yıllarda henüz yerleşmeye başlayan ve bugün de kullanılan modern akort sistemini sağlam temellere oturtma düşüncesinden yola çıkmıştı.
BACH’IN OĞULLARI
Bach’ın iki evliliğinden 20 çocuğu oldu. Bunların sadece 13 tanesi yaşayabildi. O zamanlar doğum sırasında ve küçük yaşlarda çocuk ölümleri çok fazlaydı. Bach’ın çocuklarının hepsinin müziğe yeteneği vardı. Birlikte müzik yapmaktan büyük zevk alıyorlardı. Bach’ın oğullarından üçü yaşamını besteci olarak sürdürdü ve yaşadığı çağda ünlendi. Bunlar Wilhelm Friedmann (1710-1784), Carl Philipp Emanuel (1714-1788) ve Johann Chiristian Bach (1735-1782)‘dır. Özellikle Johann Chiristian, yaşamının büyük bölümünü Londra’da geçirmiş ve küçük yaşlarda bu kenti ziyaret eden Mozart’la tanışmıştı. Mozart, “Londralı Bach” olarak ünlenen Johann Chiristian’dan çok etkilenmiş ve ilk senfonilerinden onun eserlerinden esinlenmiştir.